Hakkımız İçin Çalışmak
Günümüzde dünyanın en mazlumları hiç şüphesiz Müslümanlardır. Bu durum zalimlerin gücü, haklılık gibi görülen çarpık felsefelerinin ürünü olmakla beraber Müslümanların tembelliğinin gayet tabii bir sonucudur.
Bizler Kur'an'ın hakikatlerine sımsıkı bağlı olduğumuz vakitlerde bilimin de öncüleri idik. Kur'an hakikatlerinden ayrılarak çalışmayı ve bilimi de bir kenara attık. Sonuç olarak Müslümanların ezildiği yeni bir dünya düzeninin oluşmasında büyük rol oynadık. Şimdilerde ise bu durumdan en çok yine bizler şikayet etmekteyiz. Her an şikayetler devam etmekte lakin bu şikayetler pratiğe bir türlü dönüşememekte.
Var olan enerjimizi bilime sanata gelişim ve kalkınmaya değil menfaat eksenli çatışmalara harcamaktayız. Bilimde, ekonomide, sanatta mükemmel bir potansiyeli ruh köklerimizde barındırmamıza rağmen bunu fark edemeyip garip özentilere kapılmışız. Tabiri caizse celladımıza aşık olmuş durumdayız. Celladımızı insan haklarının temsilcisi gibi görüyoruz. Zalimlerden insanlık ve hakkaniyet beklemek, zalimde haktan hakikatten emareler görmeyi istemek de engin düşünemediğimizin en büyük göstergesi.
Halk arasında meşhur olan bir lafımız var ''Hak, istenmez alınır.'' diye. İşte bu sözden hareketle kendi hakkımızı kendimiz savunmak mecburiyetindeyiz. Ne hakkımızdan fazlasını isteyeceğiz ne de hakkımızın kısıtlanmasına rıza göstereceğiz. Hakkımız için çalışacağız.
Altını çizerek belirtirsek çalışmaktan başka yolumuz bulunmamakta. Biz gevşeklik gösterip çalışmaktan kaçarsak insanlıktan nasibini almamış insanlık düşmanları hiç acımadan kanlarımızı emmeye devam edecek.