Tak tak tak...
Tak tak tak...
Tak tak tak...
Hayır!
Kaçmak istiyorum!
Samimi olmayan her şeyden, her şeyden kendimden...
Hayır bu makineleşmek isteyen şairin dizeleri değil, bu; aklıma çakılan, ruhuma batırılan çivinin, iğnenin ve her türlü materyalin sesi.
Bir daha bir daha vur eğer sana göre yolumu tayin edeceksem, benden beri olayım. Tanrı korusun beni sana katılmaktan. Yankılanmasın hala kulaklarımda, bir de münasebetsiz sözler gelsin de, tam olsun. Bütün bütün umutları gömeyim en geniş ufuklara.
Hayır olmamalı, bu ses bizden çıkmamalı. Dünya ateş olup başımızda patlasa bizden olmamalı yahut sizden olmamalıyım.
Düşünce düzleminde kayıplar başlayabilir.
Bu ses ruhumuzun gıdasına kara çalan bir enstrümanın sesi olabilir. Biz bu enstrümanı kullanmamalıyız. Ya da kullanacaksanız sizden olmamalıyım.
Koskoca bir boşluktayım bir Tanrı var bir de ölüm.
-sahiden burada bundan başka gerçek yok.
Bunlar beni ezip geçen, dönüp ezdiğine bile bakmayan o felaket sesten öğrendiklerim.
Bu ses bizden çıkmamalıydı, çıkacaksa sizden olmamalıydım...