Gurbet...
Gurbet kelimesi uzak olmayı ayrılmayı mesafeyi hatırlatıyor. Türkçe'de gurbet, ayrılmaya uzak diyarlara gidişin adıdır. Lakin kelimenin üzerinde biraz düşününce aslında bu kelimenin tam tersini işaret edebileceğini görüyoruz.
Garip/Karîb kelimeleri yakın manalarını ihtiva ediyor. Buradan yola çıkınca bu kelimenin bize neden tam tersi bir manayı gösterecek şekilde geçtiğini düşünmeye başlıyoruz.
Sonra birkaç nokta dikkatimizi celbediyor ve odaklanıyoruz. Bir buluş bulmuşuz gibi seviniyor hamd û senalar ediyoruz. Meğer ne düşüncesizmişiz, bu noktayı daha evvel görememişiz diyoruz.
Başta; Peygamber Efendimiz(s.a.v.) ve onun ashabı olmak üzere, Allah dostları gurbeti en üst derecede yaşadılar. Ailelerinden, memleketlerinden hep uzak kaldılar.
Gurbet biraz da gerekliydi aslında, etrafımızı dünya bu kadar sarmışken hakkı-hakikati göremezdik. Gurbet olmasaydı Hz. Adem dünyaya gelmeseydi (zira gurbetin ilki ve en büyüğüdür) imtihan olmayacak, Hakk'a şükredemeyecektik. Güzel-çirkin, iyi-kötü olmayacaktı.
O yüzden gurbetteki insan gariptir, yani yakındır. Zira dünyadakilerini bırakmıştır geride. Onu dünyaya bağlayacak ona dünyayı hatırlatacak hiçbir şeyi yoktur, varsa bile çok azdır.
Gurbette olmak biraz da var olmanın ne demek olduğunu anlamaktır, düşünmektir. Çünkü insan, yalnız olduğu anlarda daha fazla düşünür. Dünyanın bittiği yerde, düşünce başlar bir manada.
Gurbetin tersini de vuslat olarak alabiliriz. Vuslat ise ancak gurbetten sonra olur. Gurbetsiz vuslat, vuslatsız gurbet olmaz. Işık yokken karanlığın, karanlık yokken ışığın manasının anlaşılamayacağı gibi...
Gurbette garip; ya gurbetten şikayetçi olur gurbeti bir dert olarak kabul eder, ya da gurbetin hikmetlerini mülahaza ederek şükreder.
Allah gurbetin nimetlerini görebilenlerden eylesin.